Hadiii Venedik! Gerçeklik algımı kaybettim.
Venedik, trenden indiğim anda gerçeklik algımı yitirdiğim ve fazlasıyla büyülendiğim bir yer. Buralar gerçekten var mı? Ben gerçekten bu sokaklar arasında yürüyor muyum? Hepimiz gerçek miyiz? Yoksa bu bi’ set ortamı mı?
Burayı görmeseydim bi’ şeyler eksik olurmuş gibi bir his ile dolandım.
Denk geldiğim herhangi bir film, dizi veya videoda aha ben burayı gördüm heyecanını bana sonsuz biçimde yaşatıyor ve yaşatacak da.
Yani buradaki hissimi tek kelime ile özetlersem ‘’büyülendim’’ diyebilirim.
Nisan ayında gitmiş olduğumu unutmadan okumakta fayda var zira yaz aylarındaki yoğun turist ablukasında Rialto’nun bacaklarını dahi göremeyebilir, Tuğbacım biraz daha abartsaydın diyebilirsiniz ama yanılırsınız. Venedik bildiğiniz şehirler gibi değil, abartabildiğiniz kadar abartmanız gereken şehirlerden. Bu kısmı bitiremiyorum…
Venedik’e nasıl gittim?
Bolonya, Venedik, Floransa ve Roma’yı kapsayan bir gezi planlamıştım. Tüm ara şehir geçişlerinde tren kullandım. Bolonya’dan Venedik’e çok çok basit ve aşırı keyifli şekilde gittim.
Tren sistemleri çok temiz, çok profesyonel. Yazının sonunda da belirtiyorum ama kısaca söyleyeyim, Omio isimli bir uygulama kullanıyorum. Böylece garda kiosklardan bilet almak için sıraya girmek yada makinayı çözmeye çalışmak durumunda kalmadım.
Hayır bazen Istanbul’da akbil (hala akbil deniyor mu?) doldururken bile sıkıntı yaşıyoruz di mi? Bilet fiyatları çok anlık değişiyor, aktarma sayısı da önemli.
Venedik’te ne kadar kaldım?
Seyahat planımda ikinci durağımdı ve buraya 2 gün ayırmıştım.
Kalsam biraz daha kalır mıydım? Birkaç gün daha kalırdım valla.
Sokaklarında kaybolmak, tüm gün miskince takılmak, aperol içip, sahilde kitap okumak… Bunlardan kim sıkılsın pardon?
Venedik’te nerede kaldım?
Ayy çok güzel bir yerde kaldım adı Foresteria Valdese Venezia.
Tren istasyonundan 2 km kadar uzaktaydı ama ana merkez olarak alacağınız her yere çok yakın. Rialto Köprüsü'ne yürüyerek 5 dakikalık, Foresteria Valdese Venezia, San Marco Meydanı'na 450 metre mesafede.
Tek kişilik ortak banyolu bir oda seçmeme rağmen beni ikinci gün free upgrade ile banyolu çift kişilik bir odaya transfer ettiler. Bölge olarak hiç güvenlik sıkıntısı yaşamadım.
Venedik’te nereleri gördüm?
Venedik birbirine kanallarla ve köprülerle bağlanan adacıklardan oluşan bir bölge.
Birbirinin aynı hissiyata sahip ama bir yandan da hepsinin birbirinden farklı güzellikleri olan sokakları arasında aklınızı kaybedebilirsiniz ve çok da haklı olursunuz.
Gerçekten estetik olarak harika bir şehir olduğu için bir yerden diğerine yürürken ansızın gezinin en özel anını yaşayabilirsiniz. Dışarada geçireceğim tek bir anı kaçırmak istemedim.
San Marco Meydanı
Bu ihtişamlı meydan Venedik’in en ünlü meydanı.
Aynı zamanda kış aylarında bütün instagramı saran ününe ün katmasına sebep olan yer. Nasıl mı? Şöyle; burası alçak bir nokta olduğu için çok fazla su basıyor lokal halk zaten bu duruma alışkın ve hazırlıklı, turistlerse kafelerde oturup kahve yudumlayarak izledikleri video içine ışınlanıyorlar. Meydanda bulunan Basilica di San Marco kilisesine bakabilirsiniz, ben dışardan bakmakla yetindim çünkü bayağı kalabalık bir saat dilimine denk gelmiştim.
Palazzo Ducale yine bu meydanda bulunan yapılardan biri.
Bridge of Sighs
Ahlar Köprüsü adıyla da anılan harika köprü. Yine San Marco Meydan’ında bulunuyor. (boşuna en ünlü meydanı demedik) Zaten özellikle gitmeseniz de görmemenize imkan yok. Zamanlamayı güzel ayarlarsanız gerçekten etkiyici bir an olur. Ben sabah erken saatlerde koşuya veya yürüyüşe çıkarak genelde o zamanlama mevzusunu kurtarıyorum.
Rialto Köprüsü
Grand Canal üzerinde yer alan 4 köprüden en ünlüsü Rialto Köprüsü.
Ee tabi en turistik noktası. Sadece köprünün kendisi değil manzarası da çok güzel.
Gün batımında manitayla romantizm yapmak isteyen, instagramda arkadaşlarına hala Venedik’teyim demek isteyen herkes burada.
İtici olma kaygısıyla beraber şunu söylemek zorundayım, ben sabah ezanıyla uyanan bir early bird olduğum için gün doğumunda oradaydım. O sakinlikle manzara kat be kat güzelleşiyor be.
Gallerie dell’Accademia
Ben müze ve galeri gezmekten hiç sıkılmam. Ne yalan söyleyeyim müze&galeri shoplarını da çok seviyorum. Burası şehrin önemli müzelerinden biri olarak kabul ediliyor ve hak ediyor da. Bulunduğu bölge yine çok güzel bir manzarası olan ve yine çok turistik bir köprü olan Ponte dell’Accademia’nın tam orası heh.
Köprünün üzerinden Gallerie dell’Accademia’nın Google’da çıkan klasik görüntüsünü karşımda görünce ayaklarım totoma vura vura ona koştum.
Genelde şehrin sanatçılarını tanıyabileceğimiz bonus olarak da Da Vinci’nin Vitruvian Man çizimini de bu müzede gözleriniz görecek.
Ca’Pesaro
Burada İtalya ve dünyaca ünlü birçok sanatçının eserini görebilirsiniz.
Klimt, Kandinsky, Chagall… Klimt’in eserini canlı görmek benim kalbimi bir hayli eritmişti.
Libreria Acqua Alta
Ee işte burayı geçer geçmez bir köprü var, hemen o körünün ucu bir dakikalık mesafe benim ev. Konumuz bu değil tabii ki.
Ya burası yani tamamen turist avı için yapılmış ve samimi olmayan, içeri girdiğinde de hiç bir duygu aktarımı yaşamadığım bir yer oldu.
Haddinden fazla bir kalabalık olduğu için zaten kitap inceleme gibi bir şansınız olacağını sanmıyorum. Ama kitapçı özünde bunun hatırına bi göz atılır. Çok da umrundaymış gibi Libreria Acqua Alta’nın.
Venedik’te neler yedim, içtim?
Bu kısım beni zorluyor, bu kısımı kim koydu?
Aa ben.
Venedik’te geçirdiğim ilk akşam rahatsızlandım. (Evet nazardan) İlerleyen saatlerde marketten atıştırmalık alıp otelde yedim. Zaten tek olan öğünüm de böyle atlamış oldu.
İkinci gün pizza yedim fakat restoran adını unutmuşumdur.
Aralarda götürdüğüm biraların da hesabını tutmayacağım tabii ki!
Osteria Al Squero
Diğer İtalya şehirlerinde Aperitivo ismi verilen bir çeşit kayıntı türü olan Cicchetti ile tanışalım. Ne demek bu? Yani akşamüstü saatlerinde 1-2 kadeh şarap veya aperol ile ona eşlik eden ekmeküstü atıştırmalıkların tüketilmesi aktivitesi.
Kanal manzarası eşliğinde sokakta istediğiniz bir yerde takılarak hüpletebilirsiniz.
Ben küçük üç dilim vegan tapas almıştım ve beyaz şarap. Bilin bakalım noldu? Gaspçı bir kuş hem ekmeğimi çaldı hem de şarabı ekmeklerin olduğu tabağa döktü. Üzdü… Bu olay anının herhangi bir turistin instagramında duruyor olduğuna eminim ama ispat edemem.
Cafe Florian
Venedik’in en ünlü kafesi diyebiliriz ve oda tabii ki en ünlü meydanı olan San Marco Meydanı’nda yer alıyor. Açıkcası gitmeden ne var ne yok diye bakarken kendimi içine adapte edemeyecek kadar çok sevmiştim. Neden adapte edemedim çünkü takım ebiseli, eldivenli arkadaşlar serviste. İster kahve, ister alkollü içecek, ister tatlı yiyin burada oturup yediğinizde bu bir yemek değil deneyim olacak.
Ayrıca en basit ürünü bile özenle servis ediyorlar. Ben beyaz şarap aldım ve yeşil zeytiniydi, cipsiydi bayağı tok kalktım. Ambleminden, iç mekan tasarımı, jazz müzik gösterimine kadar her şey çok güzeldi.
Gelateria Gallonetto
Size bi’ şey söyleyeyim mi? Aklınızı yersiniz. Bakın ben tatlıyla arası olmayan biriyim önüme koyulmazsa ayda yılda bir canım çekecek yiyeceğim. Fakat İtalya’ya gidince tatlı sevmediğim bilgisi benden uçtu. İnanılmaz güzel kremalar, puf puf hamurlar, ifade edemeyeceğim kadar güzel tatları olan dondurmalar. Amma abarttın kardeşim diyorsunuz tam burada kesin, canınız sağolsun.
Kısa kısa…
*İtalya’nın neredeyse gezdiğim her yerinde Coperto denilen zorunlu bir bahşiş durumu var.
Bahşişten de ziyade bizdeki kuver gibi. Yine çoğu yerde take away ve masada oturmada fiyat farkı var.
* Venedik’te sadece su yoluyla ya da yürüyerek ulaşım sağlayabiliyorsunuz.
Toplu taşıma aracının ismiyse vaporetto. Sadece biz faniler değil polis, itfaiye, ambulans araçları da su yoluyla ulaşım sağlıyor. Tüm bölgeyi yürüyerek gezdim.
Sadece Venedik’te olduğumu ispat etmem gerekirse diye 2 Euro‘ya gondol ile 2 dk’lık bir yolculuğa katıldım. Benim kullandığım anlık olarak sıraya girip cüzi bir fiyata bu anı tatmak oldu aslında. Şöyle isim olarak mapse yazarsanız sizi oraya ulaştıracaktır; Servizio Gondole San Tomà/Accademia
Normal gondollar Venedik’in ana geçim kaynaklarından. Aşırı turistlik ve gereksiz pahalı.
* Campo San Maurizio’da Mercatino San Mauruzio adlı bir antika pazarı kuruluyormuş, denk gelemedim ama aklımda kaldı.
* Seyahat sırasında yapacağım tüm aktiviteler için almam gereken biletleri Get Your Guide sitesinden alıyorum. Ben sergi biletlerimi aldım şimdiye kadar fakat çok fazla seçenek var görüp katılacağınız bir sürü aktivite veya tur çıkabilir. Bu siteyi keşfettiğimden beri seyahat öncesi araştırma yaparken muhakak bakıyorum buraya. Bazı etkinlikler ve biletlerde iptalli alma şansı da var. Daha ne ola kiii, nays.
*Bir diğer kullandığım app Omio. Bu resmen hayat kurtarıyor. Bütün seyahat biletlerimi istisnasız buradan aldım. Tren, otobüs, uçak her şey var. Ben otobüs ve tren için kullanıyorum. Yolculuk ne kadar sürecek, hangi yol hattı üzerinden gidiliyor vs gibi detayların hepsi mevcut. Biletlerim kısmında tüm satın alımlar gözüküyor ve kontrolde QR kodu göstermek yeterli olduğundan kiosklarda sıra bekleyip bilet almaya çalışmama hiç gerek kalmıyor. I like this^^
Comments